25 Haziran 2012 Pazartesi

Roboski (Ortasu) Katliamı Raporu

Hadisenin vuku bulmasından sonra olaydan haberdar olan platformumuzun Hakkari ili üyelerinden oluşan bir ekip 29.12.2011 tarihinde saat 13.30 da Roboski'ye doğru hareket etmişlerdir. Platform üyelerimiz saat 16: 15 civarında Gülyazı (Bujeh) ve Ortasu (Roboski) köylerine ulaşmışlardır. Köyde sadece kadınlar kaldığından ve cenazeler ile birlikte tüm köylüler Şırnak ili Uludere ilçesine gittiğinden dolayı ekibimizde ilçeye gitmek için yola koyulmuştur. Saat 17:15 civarında Uludere Devlet hastanesine ulaşılmış ve o gece hastane ve sonraki günde olay yeri ile cenaze definleri izlenimleri rapor halinde hazırlanmaya çalışılmıştır. Rapor aynı zamanda fotoğraf ve kamera çekimleri ile de belgelenmiştir. Bu görüntüler ufkumuz.com sitesinde ayrıntılı olarak yayınlanmıştır.  
     

A. OLAY:

Hadise 28.12.2011 tarihinde Çarşamba günü saat 21:30 civarında Türkiye-Irak sınırında Beyaz Tepe mevkisinde vuku bulmuştur. 28.12.2011 tarihinde yaşları 12-31 aralığında olan köylüler öğlen vakti birkaç grup halinde katırlar ile mazot ve şeker almak için Türkiye sınırından Irak sınırına geçmişlerdir. Saat 16:00 civarında sınıra gelen grupların ilki yolun asker tarafından tutulduğunu görmüş ve sınırda beklemeye başlamışlardır. Gelen diğer gruplar da mecburen beklemiş ve bir birikme meydana gelmiştir. (Bu notlar olaydan sağ kurtulan Servet ENCÜ ile yapılan görüşmelerden aktarılmaktadır.) Asker akşam vakti obüs topları ile gurubun çevresini bombalamış ve grubun bir yerde tolanmasını sağlamıştır. O sırada grup ikiye ayrılmış ve kendilerini muhafaza etmek için tepenin farklı yerlerine saklanmışlardır.
Asker son bir ayda köylülere kaçakçılık için çok daha müsamahakar davranmış ve gidiş-gelişlere gözyummuştur. Servet ENCÜ ve diğer köylüler daha önce de askerin yollarını kestiğini ama bir yolu açık bırakarak köylülerin geçiş yapmalarına gözyumduklarını aktarmışlardır. Bu sefer ise tüm yollar kapatılmış ve grupların aynı mevkide toplanması için özel bir çabanın asker tarafından ortaya konulduğu belirtilmiştir.
Saat 21:15 civarında asker köylülerin etrafından tepelere doğru çekilmiş ve 21:30 civarında uçaklar köylüleri bombalamaya başlamıştır. Servet ENCÜ ilk bombalamada 20 kişinin hayatını kaybettiğini ve daha sonra devam eden bombalamada da diğer akrabalarının katledildiğini belirtmektedir. Kendisinin tam tepe noktada olmasından dolayı aşağı yuvarlandığını ve 2 arkadaşının daha aşağıya inerek dere yatağına, su içine sığındıklarını söylemektedir. Cep telefonu ile köydekilere ulaştığını ve tüm köylülerin uçaklar tarafından bombalanarak katledildiğini belirtmiştir. Dere yatağından saat 11:30 sularında köylülerin feryatlarını duyduktan sonra çıktıklarını belirtmiştir.
Hadisenin yaşandığı bölgeye doğru gece karanlığında feryatlar içinde ilerleyen köylüler yolda askerlere rastladıklarını ve askerlerin kendilerinden uzak durarak hiçbir şekilde konuşmaya yanaşmadıklarını belirtmektedirler. Saat 11:30 civarında olay yerine varan köylüler gece karanlığında fazla da bir şey görmedikleri için günün ilk ışıklarını beklemeye koyulmuşlardır. Gece karanlığında yanan bedenlerin ve ölümün ağır kokusu soğuk havanın tüm etkisini örtmüş, insanların yüreklerini cehennem yangınına çevirmiştir. Bir şeyler yapılmaya çalışılmış ama parçalanan insan bedenleri ve katır leşlerinin birbirine karışmasından dolayı dehşete düştüklerini ve birçok köylünün şok geçirdiğini anlatmışlardır.. Günün ilk ışıkları ile katliamın, vahşetin ve zulmün gerçek yüzü kendini göstermiştir. Etrafa dağılan parçalanmış insan bedenleri, kafası kopmuş, bedeni odun misali yanmış ve tanınmaz halde bedeninden sadece parçalar kalmış 12- 31 yaş arası genç evlatlarının katledilişi ile yüzleşen aileler yeryüzü cehennemini yaşadıklarını haykırmışlardır.
Köylüler askeri birliği haberdar ettiklerini ve kendileri hadise yerine giderken askerin oradan geliyor olmasına rağmen hiçbir şekilde yardım için bir hareket göstermediklerini belirtmektedirler. Günün ilk ışıkları ile beraber köylüler kendi imkanları dahilinde traktör ve katırlar ile cenazeleri köye taşımaya çalışmışlardır. Köye varmalarına rağmen asker veya devlet yetkililerinden hiç kimse kendilerine ulaşmamıştır, olayı kimse sormamıştır. Daha sonra cenazeleri Uludere devlet hastanesine halk taşımıştır.
                                                                                  
B. İZLENİMLER
    
Hastanede kalabalık bir halk kitlesi ile Mazlum-Der, İHD ve BDP milletvekillerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Hastanede saat 17:30 itibarıyla otopsi için 2 savcı 2 doktor ve 1 avukatın bulunduğu not altına alınmıştır. Vefat edenlerin akrabaları ile görüşülmüş, cenazelerin durumunun tespiti için fotoğraf çekilmiş ve kamera çekimleri gerçekleştirilmiştir.
Hastanede 35 cenaze olduğu, 1 kişinin yoğun bakımda ve 2 kişinin sağ kurtulduğu tespit edilmiştir. Cenazelerin hastane odalarına battaniyeler içinde gelişigüzel bırakıldığı ve cenazelerin otopsi de dahil olmak üzere aileler tarafından taşındığı kayıt altına alınmıştır.
Köylüler güzergahın kaçakçılık için kullanıldığından askeri tugayın haberdar olduğunu ve çoğu zaman kendilerini gördükleri halde ses çıkarmadıklarını söylemektedirler. İsim vermek istemeyen köylüler bu kaçakçılıktan askerlerin de pay sahibi olduğunu belirtmektedirler.

Köy genelde geçici köy korucularından oluşmakta ve vefat edenlerin birçoğu çatışmalarda yaralı veya ölmüş olan korucu yakınlarıdır.
Katliamdan sağ kurtulanlar hadise yerinde olanların köylüler olduğunu askerlerin bildiğini ve kendilerini gördüklerini söylemişlerdir. Buna rağmen bu katliamın yapılmış olmasını büyük bir tezgah olarak hazırlandığını belirtmişlerdir.
Hastane odalarına battaniyeler içinde rastgele bırakılan cenazeler otopsi için aileler tarafından taşınmakta ve otopsi alt katta etrafı perdeleler ile çevrilmiş olan açık bir alanda gerçekleştirilmekteydi.
Kaymakam ve savcı ile yapılmak istenen tüm görüşmeler toplantıdayız gerekçesi ile rededilmiştir. Halk, insan hakları derneklerinin tümü ve siyasiler bu konudaki duyarsızlığa ve kaçamak gerekçelere isyan etmiştir.
Halk yaşanan katliam ve zulüm karşısında devlet-hükümet-asker-siyasi ve görsel ile yazılı basının sessizliğine karşı beddua etmektedir. Yaşanan bu zulme karşı sessizlik zulmüne gark olanları lanetlemekte ve bu katliamın üstünün örtülmek istendiğini haykırmaktadır.
Cenazeler 30.12.2011 Cuma günü Uludere ilçesinden Gülyazı (Bujeh) köyüne konvoy halinde götürüldü. Köy merkezinden mezarlığa defn edilmek için halk tarafından omuzlarda taşınarak götürüldüler. Mezarlığa omuzlarda taşınan cenazelere halk, Mazlum-Der, BDP milletvekilleri, İHD ve Öze Dönüş Platformu üyelerimiz eşlik etmiştir.

Mezarlıktaki defin işlemleri sırasında, mezarların toplu kazılmış olması ve birçoğu tanınmaz halde olan 35 genç bedenin bir anda toprağa verilmesi orada bulunan herkesi ölüm sessizliğine gömmüştür. Feryatlar ve isyanlar mezarlığı mahşer yerine çevirmiştir.

Olaydan sağ kurtulan Servet ENCÜ 31 yaşında, Davut ENCÜ 22 yaşında, Hacı ENCÜ 19 yaşındadır. Görüşme Servet ENCÜ ile gerçekleştirilmişitir.

 KANAAT:
Platrorm üyelerimiz gerçekleştirmiş oldukları görüşmeler, incelemeler ve araştırmalar sonucunda   aşağıdaki kanaatlere varmışlardır.
Olaydan sağ kurtulan Servet ENCÜ ve köylülerin değerlendirmelerine göre Türkiye-Irak sınırında vuku bulan katliamın planlı gerçekleştiridiği kanaatine varılmıştır.
Türkiye tarihini yakından takip eden her insan Kürd sorununa yönelik açılım yapılacağı zaman bu tür olayların vuku bulacağı korkusu ile endişe içinde olur. O neden ile bu katliamın derinliğine araştırılması, katliama ortak olanların derhal tespit edilmesi ve gereken cezanın verilerek vefat edenlerin ailelerine karşı devletin özür ve tazminat ödemesi gereğini toplumsal barış ve uzlaşı için elzem görmektedir. 
Özellikle geçici köy korucularından müteşekkil köylerin seçilmesi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğinin önemi vurgulanmaktadır.

Katliamın devlet-hükümet-basın-yayın kuruluşları tarafından uzun süre görmezden gelinerek örtülmeye çalışılması toplumsal barışa vurulan insanlık dışı bir darbe olarak görülmektedir.

Kürd halkına Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sürekli katliamlar ile muamele edilmesi ve bu katliamlar karşısında üç maymunun oynanması tüm açılımları anlamsız kılmaktadır. Zaten olmayan kardeşlik söylemlerini ve tüm toplumsal ortak paydaları yerle bir etmektedir. Birlikte yaşamanın temelini kökten yıkmaktadır.

Köyde bulunan askeri tugayın son zamanlarda köylülere kaçakçılık için daha müsamahakar davranması zihinlerde ayrı şüpheler bırakmaktadır. Bu konunun üzerine gidilmesi gerektiği kesinlikle belirtilmektedir.

SONUÇ:
Öze Dönüş Platformu olarak heyetimizim gerçekleştirmiş olduğu incelemeler ve görüşmeler sonucunda, sivil köylülere gerçekleştirilmiş olan bu katliamın yanlış bilgilendirme sonucu değil, planlanmış bir katliam olduğu kanaatine varılmıştır.
Kürd halkının sorunlarının çözümüne yönelik gerçekleştirilmek istenen her adımın akabinde bu tür katliamların vuku bulduğu ve tekrar eden bir film misali aynı acıları yaşamak zorunda bırakıldığımızı bilmekteyiz.
Bu katliamın kimlere ve nasıl hizmet ettiğini, kimlerin bunu ne için ve nasıl kullanılacağını da şimdiden tahmin etmekteyiz.
Bu katliamı araştırmak ve hızlı bir şekilde sonuçlandırmak üzere TBMM tarafından derhal bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.

Türkiye'deki tüm sivil toplum kuruluşları, cemaat, vakıf ve kanaat önderleri bu katliamı gündemde tutarak başlatılacak soruşturmanın hemen sonuçlandırılması için güçlü eylemsellikler ile takipçi olmalıdırlar. Aksi takdirde Kürd halkının yanmış olan yüreği bir daha zor biraraya gelecebilecek şekilde Türkiye Cumhuriyetinden ve Türk halkından kopacaktır.
ÖZE DÖNÜŞ PLATFORMU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder