16 Haziran 2012 Cumartesi

Öze Dönüş Platformu Kürd Sorunu Çözüm Önerileri

Kürd sorununa çözüm arayışları, terör ve terörist bağlamında değil, kimlik bağlamında ve Türkiye’deki halkların birlikte yaşamı temelinde ele alınmalıdır. Birlikte yaşam temelinde çözüm aramanın, diğer muhtemel alternatiflerden daha sağlıklı, kendi gerçeğimize daha uygun ve halkın maslahatına daha yakın olduğunu destekleyen ve gerekli kılan önemli nedenler vardır: 

Birincisi, Türkiye siyasî coğrafyasında yaşayan halklar İslam dünyası havzasına mensuptur. Dinî, kültürel ve siyasî açıdan İslam dünyasının tarihî tecrübesi, halkların birlikte yaşamını içeren yönetim modellerini gerektirmektedir.

İkincisi, İslam dünyası havzasında dinin siyasî, kültürel ve sosyo-ekonomik yaşam üzerindeki belirleyiciliği, kavmi özelliklerin belirleyiciliğinden daima daha müessir olmuştur. Pozitivist cephenin bir asrı aşkın çabalarına rağmen bugün devletler düzeyinde olmasa da halklar düzeyinde İslam'ın belirleyiciliği birinci sırayı korumaktadır. İslam, özelde kendi mensupları için, genelde de tüm insanlık için birlikte ve güçlü bir yaşamı önermektedir.

Üçüncüsü, tarihî, siyasî ve ekonomik nedenlerle Türkiye sınırları içindeki demografik yapıda önemli iç içe geçişler yaşanmıştır. Hiç kimsenin elinde sağlıklı bir veri olmamakla beraber, Kürd nüfusunun yarısının Türkiye'nin batı bölgelerine dağıldığı, yerleştiği ve kalıcı olduğu kuvvetle muhtemeldir. Özellikle bu husus, halkların birlikte yaşamı temelinde çözüm üretilmesini zorunlu kılmaktadır.

Dördüncüsü, nüfusun ve yaşamın iç içeliği, ekonomik alanda da karşılıklı bağlayıcılık ve entegrasyon oluşturmuştur. Farklı temelde çözüm arayışları, hayatın önemli bir cephesini oluşturan ekonomik alanda büyük alt-üst oluşlara neden olacaktır.

Beşincisi, dinin belirleyici olduğu birlikteliğin asırlar boyu sürmüş olması sonucu Kürdler ve Türkler arasında yine kimsenin kesin ve net olarak bilmemesine rağmen milyonlarla ifade edilebilecek karşılıklı evliliklerin olması, birlikte yaşamı öngörmektedir. Bu husus da ayrıca birlikte yaşam çerçevesinde çözümü dayatmaktadır.

Zikredilen nedenlere binaen birlikte yaşam temelinde Kürd sorununun çözümüne ilişkin anayasal ve yasal değişiklikler yapılarak şu somut adımların atılabileceğine ve sorunun çözüm sürecine gireceğine inanıyoruz:

1- Askeri darbe ürünü olan 12 Eylül Anayasası’nı yamalamak yerine, tamamen değiştirerek 21.yüzyıl insani tecrübesine uygun, yaşadığımız toplumun değerleriyle uyumlu, adaletin ve özgürlüğün temel alındığı yeni bir anayasanın bir an önce hazırlanarak halkların onayına sunulması.

2- Anayasada vatandaşlık tanımının yeniden yapılması ve bu yeni tanımın, Türkiye'de yaşayan bütün etnik ve dinî farklılıkları açıkça vatandaşlık tanımının içine alması, farklılıkların bir üst kimlik altında birleştirilmesi.

3-Türkiye Cumhuriyeti DevletiKürd Sorununa barışçıl, adil ve kalıcı bir çözüm getirmek istiyorsa, bütün kesimleriyle tüm Kürd halkını muhatap almak zorundadır. Bütün Kürdlerin temsil edildiği bir Kürd danışma meclisi oluşturulabilir.  Şiddetin durması noktasında ise PKK muhatap alınmalıdır.

4- Karşılıklı güven ortamının oluşturulması için son otuz yılda bölgede işlenmiş bütün hukuk dışı uygulamaların, olayların ve faili meçhullerin aydınlatılması amacıyla STK’ların da dahil olduğu araştırma komisyonlarının oluşturulması,  ulaşılan sonuçların gereğinin yapılması ve kamuoyuyla paylaşılmasının sağlanması,
5-Toplumsal, barışın sağlanması için tüm tarafların tatmin olacağı siyasal ve sosyal müzakere temelinde adil ve katılımcı bir sürecin başlatılması, sistem nazarındaki tüm siyasi suçluların bu sürece katılımlarının sağlanması ve siyaset yapmalarının önündeki engellerin kaldırılması

6- Anadildeki eğitimin önündeki tüm engellerin kaldırılması.

7-Koruculuk sisteminin lağvedilmesi.

8-  Kürdçe özel televizyon ve radyoların tesis ve yayın hakkı anayasal garanti altına alınarak Kürdçe basın ve yayın faaliyetlerinin halkça yürütülmesi için gerekli yasal değişikliklerin yapılması.

9- İsmi değiştirilen yerleşim bölgelerinin adlarının orijinal haline döndürülmesi.

10- Kürd nüfusunun yoğun olduğu yerlerdeki resmî kurumlara Kürdçe bilen memurların atanması ve vatandaşla Kürdçe konuşmalarının sağlanması

12- Kürd nüfusunun çoğunlukta olduğu yerlerde imamlarınve vaizlerin Kürdçe vaaz ve hutbe verebilmesi.


13- Kürdleri rencide eden aşağılayan ve Türk etnik kimliğine faşistçe vurgu yapan ne mutlu Türküm diyene, bir Türk dünyaya bedeldir v.b yazıların silinmesi andımız ve Atatürk’ün gençliğe hitabesinin kaldırılması,

14-Tevhid-i Tedrisat yasasının kaldırılarak Kürd medreselerinin ve Kürdçe eğitim veren özel okul ve üniversitelerin açılmasının önündeki tüm hukuki engellerin kaldırılması,
15 -Okullarda okutulan tarih, coğrafya sosyoloji v.b derslerde sadece Türklere değil diğer bütün etnik unsurlara yer verilmesi, tarih kitaplarındaki yanlı, yanlış ve düşmanlık üreten ifadelerin çıkarılıp yeniden yazılması

16- Etnik ve din temelindeki tüm farklılıklara kendi kültürlerini yaşatma hakkının tanınması, bu hakkın anayasal garanti altına alınması ve bu çerçevede kurumların oluşturulması
17- Çatışmanın sürdüğü bölgelerdeki tahribatı telafi edecek ciddi sosyo-ekonomik iyileştirmelerin ve yatırımların yapılması.

18-Türkiye Irak Kürd Federal Devleti ile çok yönlü ilişkiler geliştirmeli, süregelen tehdit ve imha stratejisi yerine ortaklık ve inşa stratejisini hayata geçirmelidir Irak  Kürd Federal Devleti ile kurulacak güven verici ilişkiler, Türkiye'deki Kürd sorununun çözümüne ve problemin ülke için barışa, güvene ve kuvvete dönüşmesine önemli katkı sağlayacaktır.

19-Batı illerinde meydana gelen linç olayları; yazılı ve görsel medyadaki düşmanlık dili engellenmeli, suçluları cesaretlendirici politikalardan vazgeçilmelidir.

20-İstiklal Mahkemelerinden günümüze kadar gerçekleşen tüm olayların aydınlatılması için devlet, elindeki tüm arşivleri kamuoyuna açmalıdır.

21- Şeyh Said, Said-i Kurdi ve Seyyid  Rıza’nın  mezar yerleri  ve Fidan Göngür’ün akıbeti açıklanmalıdır.

SONUÇ

Gerek siyasi gerekse de anayasaya ilişkin bu türden esaslı değişikliliklerin yapılabilmesi ve sorunsuz uygulanabilmesi için tarafların hadiseye kayıp ve kazanım, zafer ve mağlubiyet gözüyle bakmaması, hadiseyi politik çekişme ve çatışma zeminine çekmemesi gerekir. Herkesin hadiseyi doğal, tabii ve insanî hakların uygulanması olarak algılaması ve doğallık içinde uygulaması icap eder. Halklar olarak bu erdemliliği ve medeniliği gösterebilmeliyiz.

Birliktelik, herkesin aynı dini, dili ırkı ve düşünceyi kabulüyle gerçekleşmez; bu mümkün de değildir. Birliktelik, herkesin kendi kimliği ve tercihiyle var olduğu, kabul gördüğü, kendi kimliği temelinde somut örneklikler oluşturduğu ortak bir zeminde gerçekleşebilir. Bu ortak zemin, yaşadığımız ülkedir. Ortak payda ise, herkese var olabilme imkânını veren adalet, hukuk ve özgürlüktür. Gerçek birliktelik, özgürlüklerin hâkim olduğu bir ülkede tahakkuk eder. Halklar olarak adalet, özgürlük ve güven temelinde ülkemizi yeniden inşa edebilecek güce sahibiz. Aramızda var olan dinî, kültürel, sosyal, ekonomik ve tarihî bağlar bize böyle bir imkânı fazlasıyla vermektedir.

Bütün bunlara ek olarak özellikle şunu da vurgulamak isteriz ki, her halkın olduğu gibi Kürd halkının da kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. 
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder